30 Eylül 2016 Cuma

Maaş Pazarlığı İçin İpuçları

Maaş pazarlığı, adaya iş teklif ettiğiniz andan seçilen adayın işi kabul etmesine kadar olan süredir. Maaş pazarlığının sonuçları adayı istenilen veya değerinin altında paha biçildiği bir hisse kapılmasına sebep olabilir. Maaş pazarlığının sonuçları işvereni adayı heyecanla karşılamasını veya kaybolmuş gibi hissetmesini de sağlayabilir.


Ama bizim istediğimiz iki tarafında mutlu olmasıdır.


Başarılı bir maaş pazarlığı yürütmenin ipuçları.


Maaş pazarlığı, mülakat sürecinde adayla maaşın, ek hakların (hediye çekleri, özel sağlık sigortası vb) ve çalışma koşullarının tartışılmasıdır.


Adaylarınız büyük ihtimalle şu anki veya en son maaş rakamlarını sizinle paylaşırlar. Siz de muhtemel çalışanlarınızla pozisyon için bir maaş aralığı konuşmuş olabilirsiniz. Yayınlanan iş ilanları da maaş hakkında adaylara bir fikir vermiş olabilir.


Maaş pazarlıklarındaki başka bir anahtar faktör ise pozisyonun seviyesidir.


Maaş pazarlığındaki üçüncü faktör kurumunuzun bu çalışana ne kadar ihtiyaç duyduğu ve sahip olduğu becerileri pazarda bulmanın ne kadar zor olduğudur. Pazar aralığı ayrıca maaş pazarlığı kararlarında önemli bir rol oynar.


İşverenin Gözünden Maaş Pazarlığı


İşverenin maaş pazarlığı aşağıdaki faktörlere bağlıdır:


  • Kurumdaki işin seviyesi,

  • İş pazarında iş için gereken deneyim ve becerilerin azlığı,

  • Seçilen bireyin kariyer gelişimi ve deneyimi,

  • Doldurduğunuz pozisyon için adaletli bir Pazar değeri,

  • Kurumdaki iş için maaş aralığı,

  • Coğrafik alanınızdaki iş için maaş aralığı,

  • Sektördeki mevcut ekonomik koşullar,

  • Karşılaştırılabilen işler, kültürünüz, ödeme felsefeniz ve terfi pratikleriniz gibi verilen maaşı etkileyebilecek şirkete özel faktörler.

Son olarak ne mi? Bu adayı ne kadar çok istiyorsunuz ve ona ne kadar çok ihtiyacınız var? Eğer çok ihtiyacınız varsa, maaş pazarlığı stratejiniz çabuk bir şekilde teslimiyete dönüşür. Ve karşılayabileceğinizden daha fazlasını ödemek; mevcut çalışanlarınızın ödeme aralıkları dışında ödemek, konfor bölgeniz dışında yeni çalışan maaşı ve yararlarını ödemek hem işveren hem de aday için kötüdür.


Diğer çalışanlar verilen maaşa içerleyebilir ve de yeni çalışanı kaprisli görebilir. Kazan-kazan maaş pazarlığında hem çalışan hem de işveren pazarlığı uzun ve de başarılı bir ilişkinin başlangıcına hazırlanıyor gibi hissederek ayrılır.


Eğer daha önce yoğun bir maaş pazarlığına oturduysanız, bunun zihinsel ve fiziksel enerjinizi tüketebileceğini biliyorsunuzdur. Bunun sebebi sizin bir teklif verebilecek aşamaya geldiğinizde bir aday havuzu geliştirecek vakit harcamış olmanızdır. Haftalarca birçok adayla mülakat yaptınız.


Kurumunuz doğru kişiyi bulmak ve tanımak için önemli derecede zaman ve enerji harcadı. Daha sofistike adaylar, daha yüksek seviye adaylar ve önemli kariyer sürecine sahip olan adaylar sizin teklif mektubunuza cevap verecek, bekleyin.


Maaş pazarlığı ipuçları


Bir maaş pazarlığını nasıl yürütmeniz gerektiği hakkında kapsamlı detay veremesem de, sizlere bu ipuçlarını başarılı bir maaş pazarlığı yürüttüğünüzden emin olmanız için sunuyorum.


  • Maaş pazarlığı kazanmak ile alakalı değildir- iki taraf da kazanmadığı sürece. Eğer iki tarafda teslim olmuş gibi hissediyorsa, iki taraf da kaybeder.

  • Adayınızın aldığı mevcut veya en son maaş ve ek ödemeleri öğrenebilmek için her türlü çabayı gösterin. Bazı kurumlar maaşı iş başvurularında ve de iş ilanlarında sorarlar. Maaşla eşleşmeyebilirsiniz ama adayın maaş pazarlığı sırasında ne isteyeceğine dair bir fikriniz olur.

  • Maaş pazarlığı sınırlarınızı bilin. Limitlerinizi şirket içi maaş aralığınıza, benzer pozisyonlardaki çalışanların maaşına, ekonomik havaya ve iş pazarına ve şirketinizin karlılığına dayandırın.

  • Eğer maaşınız tartışılır bir seviyede değilse üstün olan adaylar sizinle tartışılır olan alanlarda pazarlık yapacaklar. Bunlar yararları, yararlar için uygunlukları, ücretli izni, işe giriş primini, satış komisyonlarını, kıdem tazminatını içerebilir. Aslında birçok aday bütün bu alanlarda ve daha fazlasında pazarlık yaparlar.

  • Eğer adayın kurumunuz içindeki potansiyel pozitif etkisine ikna olduysanız bile pazarlık yapan aday size hatırlatmaya devam edecektir.


Maaş Pazarlığı İçin İpuçları

İş Çıkışı Şipşak Stres Atmak

Haftanın her gününün ayrı bir stres seviyesi vardır. Pazartesi günleri bu seviye çoğumuzda tavan yaparken, haftanın en tatlı stres seviyesi Cuma günleri saat 17:00 sonrasındadır. Resmen taban puan seviyesinde olan stres, hafta sonu gezilecek yerler, görülecek sergi ve fuarlar, yapılacak eş, dost, akraba ziyaretleri ya da bir gece konaklamalı şehir dışı kaçamakları düşünüldükçe yüzde belli belirsiz bir tebessüme bırakır yerini.


Hafta sonları neyse de, şu hafta içi iş çıkışı stres atılabilecek bir uygulama olsa da, akıllı telefonların bir tuşuna basıp gevşeyebilsek, değil mi? Üzülmeyin, öyle bir uygulama henüz icat edilmemiş olsa da, sizi rahatlatacak, keyfinizi yerine getirecek ve bir sonraki savaşa hazırlayacak güzel aktiviteler biliyorum.


Stres Atma Yöntemleri.


İş Yeri Civarında Oturmak.


Şayet eviniz iş yerinize azami 5 km uzaklıktaysa ve gökten çamur yağmıyorsa şanslısınız. Ofiste kullandığınız ayakkabılarınızı çıkartıp, yanınıza aldığınız spor ayakkabıları giyip, kulağınıza da kulaklıklarınızı taktınız mı? Harika. Şimdi her bir adımınızda nefes alıp, diğer adımınızda nefes vererek düzenli ve ritmik adımlarla eve doğru en yeşil içerikli yoldan yürümeye başlıyorsunuz. Yürürken rica ederim gelen geçen insanlarla değil, toprakla, ağaçla, kedi-köpekle, uçan kuşla, binaların balkonlarından sarkan çiçeklerle (ipe gerilmiş çamaşırlara fazla takılmayın) ve yürüdüğünüz yol üzerindeki tüm güzel manzaralarla ilgilenin. Tüm detayları hafızanıza kazımaya gayret edin. Dinlemek için yumuşak, lounge veya chill out tarzı enstrümantal müzikleri tercih edin. Böylece yol boyunca adeta filminize soundtrak olacak parçalar size eşlik edecek, siz de baş rol oyuncusu olarak ritme kendinizi kaptırıp karşınıza çıkacak sürprizlerle senaryonuzu renklendireceksiniz.


Eve varıp güzel bir duş alın, ardından da edindiğiniz boş bir deftere tarihi atıp altına yürüdüğünüz süre boyunca o gün gördüklerinizi, aklınızda kalan tüm detayları ve size hissettirdiklerini yazın. Belki aradan birkaç ay geçer, deftere göz atarken o sarman kediyi bir süredir görmediğinizi fark eder, bir sonraki yürüyüşünüzde onu bulmak ve beslemek için yanınıza bir kutu mama alırsınız. Sokaktaki kimsesiz canlardan sıkı dostlar edinilebilir, bu fikri yabana atmayın 😉


Sosyalleşmek.


Biliyorum, şimdi sosyalleşmek deyince hemen aklınıza sergileri dolaşmak, bir tiyatro oyunu izlemek, arkadaşlarla sinemaya gitmek gibi aktiviteler gelecek. Hayır. Yani, tabi ki bunlar da birer alternatiftir, uygulanabilir, ancak bu her gün yapıldığında mali yönden pek de stres atılabilecek bir yöntem olmayabilir. Benim söz ettiğim sosyalleşmek, sohbet etmek, paylaşmak, yardımlaşmak, işe yaramak alt başlıklarını içeriyor.


Stresli bir günün ardından, stresli bir iş hayatı bile olamayacak durumda olan başka insanlara yardım ediyor olmak, durumunuza daha anlayışla ve sabırla yaklaşmanızı sağlayacaktır. Hemen hemen her şehirde karşılıksız yardımlaşma amaçlı guruplar, topluluklar, vakıflar bulunuyor. Bunlara tanıdık vasıtasıyla ya da Internet üzerinden araştırarak ulaşabilirsiniz. Pek çoğu bizzat toplanan yardım malzemelerini haftanın belirli günlerinde, yardım yapanların iş saatlerinin dışındaki makul saatlerde, bir araya gelerek kapı kapı dağıtıyorlar. Bu noktada tekrar dikkatinizi çekmek isterim ki, yardımda bulunacağınız, hizmet etmek istediğiniz bu toplulukların herhangi bir reklam, çıkar, sömürü peşinde olmadığından lütfen emin olun. Bu konuda emin olduktan sonra, yapacağınız bu aktivite size hiçbir terapinin veremeyeceği ufuk ve vicdan berraklığını verecektir.


Yine bu yardımı şahsi olarak da yapabilir, hatta sadece insanlara değil, barınak ve sokak aralarındaki korunmasız canlara da yapabilirsiniz. Sizin aracılığınız ile hayata tutunan minik bir kedinin varlığını biliyor olmak bile, içinde yoğrulduğunuz kısır döngüden çıkmanıza yeter.


Okumak, Okumak, Okumak…


Biliyorum, bana söyleyebileceğiniz çok bahaneniz var.


‘’Ben kitabı elime alır almaz uyuya kalıyorum’’


‘’Tüm gün bilgisayar başında gözlerim o kadar yoruluyor ki, akşam kitap okumaya güç kalmıyor’’


‘’Okumaktan çok izlemeyi tercih ediyorum. Filmler daha cazip ve kısa sürüyor’’


Vs, vs, vs.


Evinizde değil arkadaşlar, iş çıkışı en yakın kitap evine ya da kitabınızı alıp sakin, dingin bir kafeye veya parka gidiyorsunuz. Bir bardak sıcak çay, köpüklü bir kahve veya sevebileceğiniz hafif bir içecekle birlikte açıyorsunuz kitabınızı ve çok değil, bir 10 sayfa kadar okuyorsunuz kitabınızdan. Her bir sayfa bitiminde gözlerinizi kapatıp birkaç saniyeliğine kitabın geçtiği ortamı, karakterleri ve varsa diyalogları gözünüzde canlandırıyorsunuz. Sonra bir sonraki sayfaya devam ediyorsunuz. Bu esnada koku alma duyunuzu lütfen aktive edin. Görsel hafızaya bir de kahve kokusu, çiçek kokusu, parfüm kokusu gibi etkiler yerleştirdiğinizde, o anlara çapa atmış oluyorsunuz. Sonrasında o kokuyu her alışınızda aklınıza istemsizce kitabınızın o bölümü geliyor olacak, dolayısıyla okuduğunuz 10 sayfa belki 15 dakikanızı almış olacak, ancak ilerleyen günlerde bu rahatlamış, dingin ve huzur dolu anlar size kendini hatırlatmış olacak. Tıpkı bir terapi gibi. Etkisi süren ve rahatlatan bir terapi.


Mum ışığında zaman geçirmek.


Stres, yapılan işlerin, alınan sorumlulukların ve aksiliklerin eseri olduğu kadar, insan doğasına sonradan iliştirilmiş olan ve aslında ne kimyamız ile ne de biyolojimizle hiç uyuşan teknolojinin de eseridir. Hiç üşenmeyip bir gün sayın bakalım iş yerinde bulunduğunuz asgari 30 metrekarelik alanda toplam kaç adet elektrik ile çalışan alet var. Bilgisayarlar, yazıcılar, telefonlar… Hastane ve benzer yerlerdeki aletleri sayamıyorum bile.


Elektrik kaynaklı araçların yaydıkları elektromanyetik alan, insan bedenine ve enerjisine inanılmaz olumsuz etkiler yapan bir alandır. Bu alandan kaçış günümüzde imkânsıza yakındır. Stresi azaltmaya çalışırken bu elektromanyetik alandan da uzaklaşamıyorsak, süreç çok uzar ve bir türlü rahatlamış ve dinlenmiş hissedemiyor oluruz. Bu nedenle önerim, hiç değilse haftada 1-2 gün, evinize girdiğinizde hemen bir mum yakın. Salonda 3-4 mum, yatak odasında da bir o kadar mum yeterli olacaktır. Kısacası, kullandığınız tüm odalarda 3-4 tane mum yakın. Müzik dinlemek dışında hiçbir elektrikli aletten faydalanmamaya çalışın. Buzdolabına dokunmayın yalnız, o çalışmaya devam edebilir, zira yemeklerin çürümesini ve kokuşmasını hiçbirimiz istemeyiz, değil mi? Telefonunuzu da uzak bir köşeye bırakın. Mum ışıklı gecelerinizde telefonunuza en fazla 2 defa bakmanıza izin veriyorum. Evet kabul ediyorum çok zor olacak, ama başarabilirsiniz sevgili okurlar. Size güveniyor ve inanıyorum J


Mum ışığı ve müzikle geçen, tamamen size ait, kendinize ayırdığınız bu bir veya iki gece eminim ki sizde bağımlılık yapacak. Doğamızda olan bu çünkü. Akşam olunca anatomik olarak loş ve karanlık ortamlar ve sessizlik isteriz. Bunun farkında olamıyoruz belki, ama bir süre bu tekniği uyguladığınızda fark edeceksiniz ki, gerçekten de size çok iyi geliyor olacak. Ayrıca mum ışığı oldukça romantiktir de. Bir de bu açıdan düşünün 😉


Yazıma son verirken, yatarken mumları söndürmeyi unutmamanızı önemle rica ediyorum. Sonra ‘’Yaktın bizi sevgili yazar!’’ demeyin bana J


Stresten uzak, huzurlu ve mutlu günleriniz olsun…



İş Çıkışı Şipşak Stres Atmak

20 Eylül 2016 Salı

İş Dünyasına Yenilmeyin

Hepimiz üniversiteyi bitirdiğimizde iş hayatına atılmak için can atarız. Beynimizde iş ve kariyerimiz ile ilgili milyonlarca hayallerimiz vardır. Gerçekleşeceğine çok emin olduğumuz kariyer hedefimiz vardır.


İlk iş randevusu; çok heyecanlıyız. Kıyafetler özenle seçilir birlikte görüşeceğimiz insan kaynakları uzmanına vereceğimiz belgeler projeler özenle dosyaya konulur ve en az randevuya 20 dk öncesinden firmada hazır bulunulur. Heyecan tavan yapmıştır.


Toplantı başlar. Sorular sorulur, kendinizi tanıtın senaryoları vs. O çok heyecan ile beklenen görüşme sadece 15 dakika sürmüştür. Ve istediğimiz cevabı almak için bekleriz. Fakat yanıt “Olumlu olumsuz size geri dönüş yapılacaktır,teşekkür ederiz”


Senaryo 1


Şimdi ne düşünülmeli? Sevinelim mi? Yoksa Üzülelim mi? Hayallerimiz yıkıldı mı? yoksa yetersiz miyiz? Görüşme analizleri zihinde tekrar canlanır belki de kendimizi suçlamaya başlarız.


Senaryo 2


Yaklaşık 2 hafta sonra yanıt firmadan gelir “Sizinle çalışmaya karar verdik evraklarınızı tamamlamanızı ve Pazartesi günü işbaşı yapmanızı rica ediyoruz.” Harika iş oldu,kariyer basamakları tek tek çıkmaya hazırlanıyor, çok şanslıyım ve bu iş tam bana göre


İşe başlarız, ilk 1 ay güzeldir. Çalışma ortamı mükemmeldir. O kadar mükemmeldir ki etraftaki sıkıntılı ve yürümeyen işler biraz da acemi olduğumuzdan pek göze batmaz. Çünkü; hırslıyız,çözüm odaklıyız, kararlıyız ve önümüzde durabilecek engel yok.


Zaman ile ayrışmalar başlar toplantıda sıkıntılı konular vardır, kendimizi ifade ederiz ancak yönetmelik,sirküler, hiyerarşi  derken bir bakmışız ki yılsonu gelmiş Performans dönemi girmiş A performans beklerken C performans alırız.


Neden? Biz yıl içinde çok çalıştık tüm kurallara uyduk ama doğru gitmeyen bir şeyler var.


Şimdi ne yapmalıyız?


  • İstifa edelim

  • Farklı iş ilanlarına başvuru yapalım

  • PES ETMEYELİM

Pes etmeyelim doğru şık.


İş hayatı hayatımızın sadece önemli bir kısmını oluşturur tamamı değildir. Bunu unutmayalım


  • Yeni fikirler,sunumlar,projeleri bıkmadan üretmeye devam edelim

  • Kendi yetkinliğimizin farkında olalım,geliştirelim işyerindeki yöneticilerimizin bizi fark etmelerini sağlayalım.

  • Yetkinliğimizin ve iş-ahlak kuralları çerçevesinde yönetici ve üst yöneticiler ile görüşmeler yapalım. Bugüne kadar yaptığımız tüm proje ve taze fikirlerimizi onlar ile paylaşalım.

  • Farklı şirketlere kendimizi kapatmayalım ama bu durumu da kendimize kaçış yolu olarak görmeyelim.

Tüm yeni fikirler ve ortama açık olalım unutmayalım iş hayatında sorun yaşayan sadece biz değiliz. Bir sorunun birçok çözüm yöntemi vardır.


Herkesin mutlaka gizli kalmış yetkinlikleri ve özellikleri vardır. Üretelim ve geliştirelim.


İş hayatının en büyük düşmanı; heyecan, kendine güven ve azimdir. Kaybetmeyelim.


İş hayatımıza yenilmeyelim.



İş Dünyasına Yenilmeyin

9 Eylül 2016 Cuma

Mülakatta Adaydan Beklenen Nedir?

Bir iş için mülakatta olduğunuzu düşünün. Şirket hakkında araştırma yaptınız, pozisyonun iş tanımını çalıştınız ve birkaç mülakat alıştırması yaptınız. Sandalyeye oturdunuz ve ben odadan girip kendimi tanıttım.


Mülakat süresince sizin yanınızda önemli birşeyler getirip getirmediğinize bakıyorum. Eğer onları görürsem, büyük ihtimal işi alacaksınız.


Mülakatta beklenenler.


Şirket kültürüne uyum.


Ne zaman birini mülakata alsam kendime sorarım; bu insan bizim önem verdiğimiz şeye önem veriyor mu? Biz bir kültür inşa ediyoruz; bu kişi buna yardımcı mı olacak zarar mı verecek?


Eğer bizim kurumumuz takım çalışmasına değer veriyorsa ve benim mülakatta duyduğum tek şey “ben bunu yaptım”, “ben şunu yaptım” ise o zaman o kişinin iş için doğru kişi olmadığını anlıyorum.


Katılmaya çalıştığınız kurumun değerlerini bilin. Eğer doğal bir uyum yoksa oraya gitmeyin. Bu sizin kötü biri olduğunuz ya da onların kötü bir kurum olduğu anlamına gelmez. Bu basitçe uzun dönemde ikinizin de mutlu olmayacağı anlamına gelir.


Başarınızın ve ister inanın ister inanmayın, başarısızlığınızın geçmişten bir alıntısı


Bir şeyler denemiş olmalı, riskler almış olmalı, önem taşıyan şeyler iletmiş olmalısınız. Bazı zamanlar kazanmış ve bazen de kaybetmiş olmalısınız. Ben sadece kazanan birini aramıyordum çünkü bu kişinin yeterince uğraşmadığını gösteriyor. Yeni şeyler denemek bizi zaman zaman sendeletir. Kazanmaktan veya kaybetmekten daha da önemlisi her deneyimden öğrenme yeteneğidir, bu yüzden izlediğiniz rota dahilinde daha iyi bir oyuncu haline gelirsiniz.


Çalışma aşkı.


Gerçekten tatmin edici bir kariyere sahip olmak için işiniz hakkında tutkulu olmalısınız. Evet bazı günler korkunç olabilir- buna “iş” adı veriyorlar- ama bir şeyi öylesine tutkuyla istemelisiniz ki uzun saatler ve gün içi istekler buna değsin. Mülakat sırasında tutkuyu dışa vurmanın birçok yolu vardır. Sadece yaptığınız işi tanımlamayın, o işin neden önemli olduğundan bahsedin, neden yaptığınızdan ve kişisel olarak o deneyimden ne kazandığınızdan.


Esnek olmak.


Bir arkadaşım bana bir keresinde “bir plan gelecek değişiklikleri için üzerinde anlaşılmış olan bir başlangıç noktasından başka bir şey değildir” dedi. Çok az şey planlandığı gibi gider, doğal felaketler olur, pazarlar değişir, şirket işlerin nasıl yürütüleceğine dair yeni bir fikir edinir, çocuklar hastalanır- adını siz koyun. Ayarlama ve uygulamaya geçirme yeteneği kilit noktadır. Bu sizin sinirlenmeyeceğiniz anlamına gelmez, bu sizin bunu aşacağınız ve işi tamamlayacağınız anlamına gelir.


Meraklılık.


Mülakat becerileri üzerine bir kitap seçin veya Youtube’da video izleyin ve mülakatçıya soracağınız bir veya iki soru öğrenirsiniz. Bu benim bahsettiğim şey değil. Ben iş ve çalışma hayatı için gerçek bir merak sergilemekten bahsediyorum. Gelişigüzel sorular sorun, hazırlanmış değil. Bilinçli bir karar almak için pozisyon hakkında olabildiğince öğrenmek istediğinizi, öğrenme arzusuna sahip olduğunuzu gösterin.



Mülakatta Adaydan Beklenen Nedir?

Başarılı Olmanın Sırrı Nedir?

Uzun zamandır başarılı insanların nasıl o noktaya geldiklerini araştırmakla meşgulum. Bu araştırmam yalnızca ülkemizle bağlı değil, yurtdışındaki örnekleri de birebir inceledim. Nasıl bir sonuca mı vardım? İstediğim sonuca kesin olarak ulaşabildiğimi söyleyemem ama aradığım şey aslında onların hangi avantajlara sahip olduğuydu.


Yaptığım araştırma uzun zamandır üzerinde konuşulan bir alan. Benden önce yapılan benzer araştırmaları da inceledim ve başarılı olmanın sırrı olarak gösterilen bazı kalıp kelimeler var: bağlılık, kararlılık, kendine inanç ve hedefe kilitlenme…


Bu arada bir dipnot olarak şunu da eklemek istiyorum. Bu araştırmanın amacı tamamen kendi işimi geliştirmek için. Zengin hayranlığı için değil!


Başarılı olmak için neye ihtiyacınız var?


Yardıma ihtiyacınız var.


Yalnız kurtlar olarak bunu başaran sektör liderleri yok değil. Girişimci olmak günümüzde fazlasıyla izole oldu. Bir girişimcinin her gün savaşlara katılmak ve işini yürütme büyük bir yükü var.


Yine de yalnız kurtun masalı her zaman efsane olarak anlatılır. Hani şu çiftçilikten sektör liderliğine giden efsane masallardan bahsediyorum.


Bu birçok insanın anlatmayı sevdiği bir hikaye ama gerçeği yansıtmıyor.


Yapması gereken yenilikleri yapmak için mücadele eden kadın ve erkekleri başarılı girişimcilerden neyin ayırdığı çok şaşırtıcı. Bu kendi başınıza yapamayacağınızı bilmenin verdiği cesaret ve yetenek.


Eğer başarılı olacaksanız yardıma ihtiyacınız var. Diğer anlamda bir takıma ihtiyacınız var. Ne yaptığınızı övecek, sizi motive edecek ve sizin üzerinde mantıklı ve pratik kararlar alabileceğiniz uzmanlık veya zamana sahip olmadığınız iş alanlarında size tavsiye verecek olan ekip üyelerine ihtiyacınız var.


Bir kere bunu anladığınızda, işinizi büyük ölçüde değiştirecek olan kararları almaya başlayabileceksiniz.


Uzun zaman önce her şeyi tek başına yapmam gerektiği zihniyetine sahiptim. Herkese yardıma ihtiyacım olmadığını kanıtlamalıydım. Bu beni fazlasıyla yordu.


Girişimci hayatımın en önemli ikinci adımını atana kadar ve bu engellerin üstesinden gelmeme yardım edecek biriyle çalışmam gerektiği kararı alana kadar sürdü bu: Bir Danışman.


Aslında yıllarca bana düzenli bir ölçüde hocalık yapan insanlarla ve benimle spesifik bir proje veya zorluklarda çalışan danışmanlarla çalıştım.


Bir danışmana sahip olmak size ve işinize neler getirir?


Ayrı bir bakış açısı.


Siz işinizle her gün yeterince iç içesiniz. Kendinizi günlük nakit akışı konularından, çalışan problemlerinden düşüşlerden ve yedi yirmi dört iş akışından harici tutmanız zordur. Bir danışmana sahip olmak size işinizi görmek için başka bir çift göz sağlar. Bu uzaklık danışmanınızın büyük resmi görmenizi sağlar ve sizin hedeflerinize odaklanmanıza ve ne yaptığınıza bakış açısı getirmeye yardımcı olur.


Dürüst değerlendirme.


Bir danışmanla çalıştığınızda ortada güven olmalı. Siz sadece gizli iş detaylarınızı paylaşmıyorsunuz aynı zamanda iş kurmak hakkındaki en dipte olan umutlarınızı, hayallerinizi paylaşıyorsunuz. Öncelikle zayıf hissedebilirsiniz ama dürüstlük ve açıklık danışman ilişkisinin çalışması için bir zorunluluktur. Bu dürüstlük iki şekilde çalışır: süreç hakkında dürüst olmanız gerekli ve danışmanınız süreci nasıl gördüğü hakkında dürüst olmalı.


Bir teşvik.


Bazen zihninizi yeni bir şekle sokmak, düşüncelerinizi gözden geçirmek için bir danışmana ihtiyacınız var. Sizi işin bir sonraki seviyesine taşımak için bir güç patlaması.


Yapıcı eleştiri.


Negatif insanları bulmak için hiçbir zaman mücadele etmeyeceksiniz. Müttefik olarak düşündüğünüz size yakın olan insanlar, ama kendi işlerine sahip olmayanlar sizin karşılaştığınız zorlukları anlayamayacak insanlardır. Çalışanlara aşılamaz olarak gözüken problem bizim her gün karşılaştığımız problemlerdir. Bu yüzden onların fikirlerini ve geri bildirimlerini dinlemek zarar verebilir. Bir danışman sizin nereden geldiğinizi anlar ve düşünceli, hedef alınan yapıcı eleştiri üretmek için daha iyi bir pozisyonda aynı zorlukları ve başarıları deneyimlemiş biridir.


Deneyim.


Eğer A noktasından B noktasına gitmek isterseniz, haritaya ihtiyacınız var. Ama her yolculuğun farklı rotaları ve engelleri vardır. Danışman size yön verecek ve size o yönde ilerlerken size yan koltukta yardımcı olacak insandır. O yollardan geçmiş olan bir danışmana sahip olmanın en büyük avantajlarından biri de onların büyük deneyimlerinden yararlanmaktır. Bir keresinde sizin pozisyonunuzda olan bir danışmandan alacağınız bir iki parça tavsiye ile birlikte aylarca süren acılı öğrenme sürecinden kestirmeden çıkabilirsiniz.


Destek.


Bir danışman sizin işinizi yürütmeyecektir, bu sizin işiniz. Ama kutlama yapmanız gereken veya motivasyon konuşması yapmanız gerektiği zamanlarda danışman sizin için orada olacaktır. Harika bir danışman sizin köşenizdeki şampiyondur.


Bir kere harika bir danışmanla çalışmanın yararlarından faydalandığınızda hiçbir zaman geri gitmeyeceksiniz.


Aslında dünyadaki en iyi işletme sahipleri aynı zamanda birçok iş danışmanına sahiptirler. Ya da genellikle ana bir danışmana sahip olurlar ve ihtiyaçlarına bağlı olarak birçok danışmana kısa dönemlerde veya seanslarla akıl istemeye giderler.


Gururlarının başarılarının önüne geçmesine izin vermezler. Limitlerini ve taze bir bakış açısının değerini ve işinize dışarıdan bir gözün verebileceklerini bilirler.


Tek başınıza bunları yapmak zordur ve sizin yolculuğunuzu anlayan, sizi yukarıya kaldırabilecek ve sizi destekleyebilecek ve kendi başarısından sizi sorumlu tutan bir danışman sizin başarınızdan hiçbir şey almayacaktır. Tam aksine; sizi ona ulaştıracaktır.


Çok basit, deneyimli bir danışmana sahip olmak herhangi bir girişimci için değerli bir varlık demektir.


İşinizi geliştirmeye hazır mısınız?



Başarılı Olmanın Sırrı Nedir?

8 Eylül 2016 Perşembe

İşyerindeki Anlaşmazlıklar Yeniliği Teşvik Edebilir mi?

İşyerinde kültür oluşturmak için yapılan muazzam çalışmalara rağmen herhangi bir çalışma ortamında anlaşmazlık olacağı gerçeği kaçınılmazdır.


Çünkü tüm çalışanların farklı amaçları vardır ve iş arkadaşlarıyla birlikte çapraz amaçlar içinde kendilerini bulurlar ve bu da çalışma ortamında ortaya çıkacak olan değer ve kişilik çatışmalarından önce olur.


Bu yüzden mümkün olduğunca anlaşmazlıkları azaltmak önemlidir ama yakın zamada yapılan bir araştırmaya göre anlaşmazlığı kontrol altında tutabiliyorsanız bu şirketinize yenilik getirme konusunda faydalı olabilir.


İşyerinde anlaşmazlık nasıl faydalı olabilir ki?


Kendimize ayna tutmak


Yapılan araştırmaya göre kilit nokta çalışanların kendilerini diğerlerinin yaptığı gibi görebilmeleridir. İşyerinde çalışma arkadaşlarımızla arkadaş canlısı ilişkilere sahip olmak istediğimizi ve buna ulaşmak için potansiyel yollar aradığımızı araştırma sonuçlarında özellikle betimlemişler.


Bu, etrafımızdakilerle olan ilişkiden öz imajımızı çıkarttığımızdan dolayı önemlidir. Bu senkronizasyon bozulduğunda dengeyi yeniden kurmak için yaratıcı adımlar atmaya teşvik edileceğiz.


Anlaşmazlıklar yeniliğe nasıl yardımcı olur?


Yapılan çalışmada katılımcılar geçmiş deneyimlerinden oluşan anlaşmazlıklarla dolu olan bir durumu anımsadılar. Her katılımcı bu durumlar sırasında hissettiklerini ve anlaşmazlıkların üstünden nasıl gelmeye çalıştığını anlatmak zorundaydı.


Daha sonrasında her kişinin basit bir yaratıcılık testi tamamlaması istendi, ismi Uzaktan İş Ortağı Testi. Bu bizim tipik olarak alakasız sözler arasında bağlantı kurabilme ölçümümüz. Buradaki amaç yaratıcılığın etkilenmeden önce zihniyetin nasıl uyarıldığı.


Anlaşmazlık yaratıcılığa eşittir.


İlginç bir şekilde anlaşmazlık yaşayan insanların aynı zamanda yaratıcılık testlerinde de yüksek derece aldıkları ortaya çıkmıştır. Buradaki teori anlaşmazlığın yaratıcı zihniyete dönüşmesi.


Araştırmacılar bunun aynı zamanda daha bağımsız olan insanlar için de geçerli olduğunu söyledi (kendilerini diğerleriyle olan ilişkileriyle değerlendirmeyenler için). Bu insanlar için anlaşmazlığın ilişkiden ziyade süreç odaklı olması lazım.


Bütün bunların hepsi işyerinden anlaşmazlığı kaldırmanın aslında sizin yaratıcı ve yenilikçi bir işgücü ayartma çabalarınıza zarar verebileceğini işaret ediyor.


Şu kadarını söyleyelim, araştırmacılar burada amaç üzerinden bir çevre yaratmayı savunmuyorlar ama onlar çalışanların kendileri ve iş arkadaşları arasındaki farkların farkında oldukları bir ortamdaki yaratıcılığı savunuyorlar.


İş hayatında ve özellikle ülkemizde uygulanabilirliği konusunda söyleyecek çok fazla birşeyim yok ama uluslararası arenada ve işletme bilimine hakkettiği değeri veren işletmelerde işe yarayacağı kesin.



İşyerindeki Anlaşmazlıklar Yeniliği Teşvik Edebilir mi?

7 Eylül 2016 Çarşamba

Doğru Kişiyi İşe Almak İçin Birkaç İpucu

Doğru çalışanı bulma ve seçme süreci her kurumda en zorlu süreçlerden biridir. O “ışıltıyı” bulmak zordur. İş dünyası son yıllarda birçok şeyi değiştirdi ama birçok şirket hala eski moda aday seçme ve değerlendirme yöntemini kullanır.


İşe alım sürecinizde size en iyi adayları bulmanıza yardımcı olacak birkaç yöntem tavsiye edeceğim.


Doğru adayı nasıl bulabiliriz?


Referanslar ile aday listesini daraltın.


Sadece şirketinizde halen çalışanların referansları ile aday bulmak olayı kökten çözmek için ve uyum sağlayacak adaylar bulmak için harika bir çözümdür. Çalışanlarınız kurumunuzda kimlerin iyi şeyler yapabileceklerini bilirler ve sadece o kişileri size tavsiye ederler. Söz konusu referans veren çalışanların itibarı olduğundan dolayı size referans vermeden önce adayı incelerler ve bu da size para ve zaman kazandırır.


İş yerine adayları davet edin.


İyi adayları filtrelemenin başka güzel bir taktiği de birkaçını bir günlüğüne iş ortamını görmelerine davet etmektir. Bu sizin onların çalışma stilini, takımınızla olan ilişki dinamiklerini, temel değerlerini bir parça da olsa görmenizi sağlar. Bu ayrıca onlara da peşini bırakmayacakları bir şey olup olmadığını görmek için sizin çalışma çevrenizi ve kültürünüzü de inceleme fırsatı verir. Bu sizin en iyi çalışanları bulmanız adına hem hızlı hem de etkili bir yoldur.


Adaylardan takımınızın bir üyesiyle mülakat yapmasını isteyin.


Mülakat süreci siz adayı seçerken aynı zamanda adayın da sizi seçmesiyle ilgilidir. Gerçekten sizinle çalışmak isteyen birini işe aldığınızda o kişiden daha yüksek üretkenlik ve vefa görürsünüz. Bir aday sizin takımınızdan biri ile neden sizin şirketiniz için çalışmayı seçmeli üzerine mülakat yaptığında siz de adayın ihtiyaç ve amaçlarını anlarsınız ve adaylar da onların amaçlarına sizin nasıl yaklaşacağınıza dair daha iyi bir anlayışa sahip olurlar.


Seçkin üniversitelerde işe alım yapın.


Yeni mezun öğrenciler almak çalışanları ihtiyaçlarınızı karşılamaları için eğitmek adına harika bir yoldur. Daha genç olan yetenekler genel olarak şirkete yenilik ve enerji getirirler. Sponsor aktivitelerde, ücretsiz eğitimlerde veya yarışmalarda doğru adayları bulmak adına hazır bulunun.


Mevcut becerilerden çok kültüre odaklanın.


Son olarak beceriler yerine adayları kültürlerine göre değerlendirmeye odaklanın. Mülakatlar, yarışmalar, testler gibi işe alım taktikleri beceriler yerine daha çok kültüre odaklanmalı. Daha iyi bir kültürel uyuma sahip olan çalışanın kurumunuzda daha iyi performans gösterme olasılığı çok yüksek. Her zaman çalışanlarınızı gereken becerileri elde etmeleri için eğitebilirsiniz ama doğru kültürel uyumu bulmak genel olarak zordur.



Doğru Kişiyi İşe Almak İçin Birkaç İpucu

6 Eylül 2016 Salı

Hedeflere Ulaşmanın Yolları

Birçoğumuz 2016 yılına söz vermekle başladık. Tutmayacağımız yığınla söz. Hedeflere ulaşamayacağımızı bilsekte birçok hedef koyduk. Kilo verme hedefi de buna dahil. 2016 nın son çeyreğine girerken ise 2017 hedeflerini yavaş yavaş koymaya başladık. Bu yıl erişemediğimiz şeye 2017’de erişme sözü. Bu genellikle en zoru ortaya koyan günlük şeylerdir. Takvimi düzenleme, insanlara davranmanız gereken şekilde davranmak ve kriz anında işleri yoluna koyabilmek.


Üzücü olan gerçek şu ki neredeyse %80’imiz hedeflerimizden şaşacağız ve önümüzdeki sene bu zamanlar sadece %5’imiz bu amaçlara ulaşmış olacak.


Hedeflere neden ulaşamıyoruz?


Hedeflerimize ulaşmada başarısız olmamızın iki nedeni vardır.


Birincisi çiğneyebileceğimizden daha çoğunu ısırmaktır. Kendinizi geliştirmek için üç veya dört yeni beceri seçmek mantıklı görünebilir ama bu zihnin yönetemeyeceği bir beklentidir. Bir kerede birçok beceri geliştirmeyi denediğimizde, bu beceriler bizim dikkatimizi dağıtan, şevkimizi kıran ve de bizi bunaltan rekabet içindeki öncelikler haline gelir.


Birçok kendini geliştirme çabasının başarısızlığa uğramasının ikinci sebebi de duygularımızın bizim davranışlarımızı kaçırmak gibi yaramaz bir alışkanlığı olması. Duygularımızı tanımlama ve yönetme becerisine sahip olmadan eski alışkanlıklar çok zor kaybolur.


İyi haber!


İyi haber şu ki hem problemlerinizi belirleyebilir hem de gelecek yıl geliştirmek için tek bir beceri seçerek istediğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz.


Son yirmi yılda yapılan onlarca araştırma gösterdi ki duygusal zeka henüz keşfedilmeyen en güçlü başarı faktörü ve performansınızdan kişisel hayatınızın kalitesine kadar her şeyi etkiliyor. Duygusal zeka birçok önemli beceri arasında nasıl böylesine büyük bir rol oynuyor? Beyinlerimiz öylesine birbirine bağlı ki, duygular insan davranışlarının kökü gibi. İster farkında olalım ister olmayalım, her hareketin arkasındaki motivasyon içten içe duygusaldır.


Duygusal zeka ne işe yarar?


Bütün birincil hisleriniz beyninizin temelindedir. Deneyimlediğiniz şey hakkında mantıklı bir şekilde düşünmeden önce bu sinyaller limbik sisteme hareket etmek zorundalar. Yani duyguların genelleştirildiği yere.


Duygusal zeka beyninizin duygusal merkezi ve mantıksal merkezi arasında etkili bir iletişim olduğundan emin olur. Duygusal zekanızı geliştirdikçe davranışınızın birincil motivasyonlarını anlama ve kontrol etme yeteneğini geliştirirsiniz ki bu da her gün yaptığınız şeyler için geçerlidir. Duygusal zeka güçlü ve de etkilidir. Tek bir beceriye enerjinizi vermenizi sağlar.


Duygusal zeka nasıl gözükür?


Duygusal zeka biraz soyut olmakla birlikte hepimizin içinde olan bir “şeydir.” Davranışımızı nasıl yönettiğimizi, sosyal kompleksleri nasıl yönlendirdiğimizi ve pozitif sonuçlara ulaşmak için aldığımız kişisel kararları etkiler. Duygusal zeka iki birincil beceri altında dört ana beceriden oluşur: kişisel ve sosyal yetenek.


Kişisel yetenek: sizin diğer insanlarla olan etkileşimlerinizden ziyade daha çok bireysel olarak kendinize odaklanmanızı sağlayan kişisel farkındalık ve öz-yönetimden oluşur. Kişisel yetenek duygularınızın farkında olma, davranış ve eğilimlerinizi yönetebilme becerisidir.


  • Kişisel Farkındalık: duygularınızı doğru bir şekilde algılayabilme ve onlar gerçekleştiğinde onları tanımlayabilme yeteneğidir.

  • Öz-Yönetim: duygularınızın davranışınıza karşı esnek ve de pozitif kalmak için fark edebilme yeteneğidir.

Sosyal yetenek: sosyal farkındalık ve ilişki yönetimi becerilerinden oluşur; sosyal yetenek ise sizin diğer insanların modunu, davranışını ve güdülerini onlara etkin bir şekilde cevap verebilmeniz ve de ilişkilerinizin kalitesini arttırabilmeniz için anlama yeteneğidir.


  • Sosyal farkındalık: diğer insanlardaki duyguları doğru bir şekilde anlama ve de gerçekte ne olduğunu görebilme yeteneğidir.

  • İlişki yönetimi: duygularınızın farkındalığını başarılı bir şekilde yönetebilmek için kullanabilme yeteneğidir.

Duygusal zekanız üzerinde çalışırken birçok beceri geliştireceksiniz, yıl değişirken insanların amaç edinme eğiliminin içinde beş özellik vardır. Bu becerileri duygusal zekanıza odaklanarak nasıl geliştirebileceğinizi anlatacağım.


Zaman yönetimi.


Zaman yeterince sahip olamadığımız tek şey. Dünyanın bolluk dönemlerinde bile insanlar zamana sahip olamadı. Zenginleştiğimizde zamanı satın alamıyoruz. Belki de Google’ın Zaman yönetimi için aylık olarak 111 milyon araştırma almasının sebebi de budur. Çok az insan öz-yönetim ve ilişki yönetiminin duygusal zeka becerilerine dayalı olduğunu kavrayabilir.


İyi bir takvim yaratmak çok mantıklı bir şey ama o takvime bağlı kalmak tamamen duygusal bir şey. Birçok insan zamanlarını akıllı bir şekilde kullanabilmek amacıyla günlerine başlar. Ama bir iş arkadaşlarından karmaşık bir mail, bir arkadaştan beklenmedik bir arama aldıkları zaman güzelce hazırlanmış planları patlar. Günümüzün geri kalanını başkasının ateşini söndürmek veya sabah orada olmayan işleri toparlamak için harcarız. Siz daha yaşayamadan gün biter ve takvim planınız çöpe gider.


Dikkat dağınıklığı yaşayan biriyseniz hazırladığınız takvime bağlı kalmak öz-yönetim gerektirir. Diğerlerinin ihtiyaçları bizim üzerimizden plan yapmaya kalktığında sizin önceliklerinizin hala önemli olduğundan emin olurken ilişkiyi de korumak etkili bir ilişki yönetimi gerektirir.


Değişimi kucaklamak.


Değişimi sevdiğini iddia eden bir kişi gösterin, ben de size iyi niyetli bir yalancı göstereyim. Değişim zaman zaman herkes için rahatsızlık olmuştur ve birçoğumuz için oldukça sinir bozan bir şeydir. İyi öğrenilmiş öz-farkındalık ve öz-yönetim becerilerini uygulayanlar diğerlerinden daha başarılı olurlar. Öz-farkındalık sizin değişime rahat bir şekilde ayak uydurmanızı sağlar çünkü size değişikliğin geldiğini ve sizi nasıl etkileyeceğine dair ihtiyacınız olan bakış açısını verir.


Öz-yönetim sizi daha sakin tutar. Hayatınızın en istikrarlı dönemleri, en güvenilir zamanları bile tamamen sizin kontrolünüz altında değildir. Değişime karşı olupta, öz-farkındalık ve öz-yönetim becerilerine sahip olanlar bile haftada belli bir zamanlarını mümkün olan değişimleri listelemek ve cevap vermek için ne yapacaklarını düşünürler.


İddialı olmak.


Duygusal zeka genel olarak “iyi olmak” ile karıştırılır. Aslında birçok duygusal zeka cevabı kendinizi tamamen ve direkt olarak ifade edebildiğiniz yerdir. Aristoteles’i yorumlayacak olursak, kızgın olmak kolaydır. Doğru insanla, doğru zamanda ve doğru oranda kızgın olmak ise duygusal zeka gerektirir. Duygusal zeka sizin saldırmanıza veya kendinizi bir başkasının kapıcısı yapmanıza izin vermez. İddialı olmak için ne hissettiğinizi, diğer insanın ne hissettiğini bilmenizi ve kendinizi doğru bir şekilde en iyi sonucu elde etmek için ifade edebilmenizi gerektirir. Yüksek duygusal zekaya sahip olan insanlar bunu doğal bir şekilde yaparlar.


Mükemmel kararlar almak.


Duyguların basit bir şekilde kararlar alırken göz ardı edilemeyeceği – göz ardı edilmemesi gerektiği- gerçeğini dünyanın fark etmesi çok uzun sürdü. Nörolojik bilim bize gösterdi ki bazen en mantıklı olarak yapabileceğiniz şey karar alırken duygularınıza güvenmek. Ama bunu gerçekleştirebilmek için de ne hissettiğinizi, neden öyle hissettiğinizi ve de duruma nasıl etki ettiğini görebilmeniz lazım. Duygusal zekanın bir yedeği yok.


Mükemmel sunumlar yapmak.


İnsanlarla dolu bir odada spot ışığının altında olmak gibi şeyler insanlarda ilkel korku yaratır. En etkili ve güzel konuşan insan bile halka hitap etme kaygısı patlak verdiğinde sözsel olarak çöp fışkırtabilir. İşte bu yüzden çok iyi bir sunucunun en çok ilham veren sunumu kendine verdiği sunumdur. Birazcık pozitif öz konuşma- kendine ne kadar başarılı olduğunu ve belirli bir konu üzerinde ne kadar güzel konuşabildiğini hatırlatmak sunucunun performans kaygısını dikkatini arttırmak ve kendisini sözlü olarak daha çok ifade edebilmek için kullanmasını sağlar. Eğer bunun aptalca olduğunu düşünüyorsanız, büyük ihtimal bunu denemediniz. Duygusal zeka sadece sizin duygularınızın farkına varmanızı sağlamaz, aynı zamanda onları sizi arka plana atacak şeyleri yapmaktan alıkoyacak stratejileri ortaya koyar.



Hedeflere Ulaşmanın Yolları

5 Eylül 2016 Pazartesi

Vizyon İle Halüsinasyon Arasındaki Fark

Bir süre önce girişimciler toplantısına katıldım ve sürpriz bir konuk dedi ki ‘’vizyon ve halüsinasyon arasındaki tek fark onu gören insanların sayısıdır’’. Onun düşüncesinde şunu betimliyordu: liderlerin görevi; insanlara o an için somut ve de görünür olan şeyin, inanması mümkün ama görünmez olan şeyi görmelerine yardımcı olmasıdır.


Bir lider kendisine şu soruyu sormalıdır: Ben çalışanlarıma vizyon mu oluşturdum yoksa halisünasyon mu? Ve bu bizim performansımıza nasıl etki edecek?


Vizyon, performans ve halüsinasyon arasında liderlerin sahip olduğu en büyük üç zorluğu ve onları aşmanın yollarını buldum:


Uygulama sırasında sahip çıkılan ve inanılan hedefleri nasıl yaratırız?


Yeni yıl için hedefleri umutlar, liderlik arzuları veya bütçe veya finansal planı dolduran şeyler tarafından belirlenemez. Görmeye ve inanmaya uzanan diyalog şu soruyla başlar: oluşturmak istediğimiz nedir, şu anda var mıdır ve de bunu hayata geçirmek için kişisel olarak fedakarlıkta bulunmaya istekli miyiz? İstediğimiz şey hakkında ve de otantik bir biçimde kavrama yaparak anlamlı hedefler oluşturabiliriz.


Büyük ve güvenilir hedefler nasıl gözükürler? Hangi hedefler süreç zorlaştığında onlara ulaşmamak için bahaneler üretmememizi sağlayacak kadar güvenilirdirler?


Yeni yılın yaklaşmasıyla oluşan baskıları nasıl yönetiriz ve nasıl uzun dönemli bir vizyon yaratırız?


İşin dönem sonu ve uzun dönem önceliklerini yönetme zorluğu yeni bir şey değil, bununla birlikte, çeyrekten çeyreğe beklentileri karşılama baskısı her sene yoğunlaşmıyor. Soru şu, uzun dönem sonuçlarının pahasına çeyrek yılı nasıl yönetmeliyiz?


Bugün ve yarının hedefleri arasındaki dengeyi tutturabilmek için olan en yardımcı yaklaşımlardan biri de Yeni yılın girişimlerini üç ayrı kategoriye bölmektir. Bu kategoriler:


  • Bugün işi daha iyi yönet,

  • Yarının vizyonu üzerinde yönetmek için yetenekler ortaya çıkar,

  • Ve bugün ve de yarın için ‘’büyüme iddiasına gir’’

Nasıl ve neden keşfederiz?


Hedefler ve amaçlar yeni bir yıla başlamak için gerekliyken, aynı şekilde önemli olan başka bir şey de kurumun amacını tekrar keşfetmektir. Yaptığımız şeyi neden yapıyoruz? Bunu bir sonraki sene nasıl daha iyi yapabiliriz?


Burada iki basit sonuca varıyoruz. Birincisi insanlar daha yüksek amaçlara sahip olmayan kurumlarla çalışmaya çok çok daha az istekli (isteksiz değil ) ve de ikincisi de net bir amacı olan kurumlar amacı olmayanları ezip geçiyor.


Soru şu: sizin önemsediğiniz ve de hepimizden büyük olan amacımız nedir? Ve yönetim şeklimizde bunu daha dinamik hale getirebilmek ve yeni yılda işimizi kurabilmek için neler yapabiliriz?


2016 yılın başında birçok kurum amaçlarını, planlarını ve önceliklerini bir sonraki yıl için belirledi ve de en önemli performans hedeflerinin taslağını çıkardı. Bu nerelerden geçtiğimiz, nerede olduğumuz ve nereye gitmek istediğimiz üzerine genellikle bir sunumun olduğu üst liderlerin bir toplantısıyla başlar. Sunum kurumun geri kalanı için Yeni Yıl oyun planı olarak sıralanan şehir toplantıları için bir içerik haline dönüştürülür. Büyük ihtimal yeni yıldaki en büyük hata ve de en büyük fırsat hedefleri hazırlamamak değil ama neyin mümkün olduğuna, neyin savaşmaya değer olduğuna ve de gerçek bağlılık ve de itaat arasındaki farka odaklanmaya inanan insanlarla çalışmak.  Belki de Yeni yılın ilk önemli eylemi sadece amaçlar belirlemek değil ama aynı zamanda insanların o amaçları görmesi, onlara inanması ve de onların vizyon mu halüsinasyon mu olup olmadıklarını anlamaları için gereken konuşmaları tasarlamakta.



Vizyon İle Halüsinasyon Arasındaki Fark

4 Eylül 2016 Pazar

Hayalimizdeki İşi Nasıl Bulabiliriz?

Geçmiş zamanlarda ülkemizde en büyük problem iş bulmak iken, günümüzde ise doğru işi bulmak mesele. Ben bu konu üzerinde çok fazla düşündüm. Harvard Üniversitesinde görevli bir profesör bu konuda bir araştırma yapıyor ve bir makalesinde bu araştırmanın detayların biraz bahsediyor. Çalışmasında adayları zorla zayıf işlere uymaya itmektense onların bireysel performansını maksimize etmek için işin nasıl tasarlanabileceğine odaklanmış durumda. İşyerinin verimsiz ve iyi çalışanların az performans göstermesinin nedenlerinden biri olarak bunu gösteriyor.


Bu probleme bir çözüm gelene kadar iş arayanlara kendi ihtiyaç ve isteklerine daha iyi uyan bir iş bulmalarında yardımcı olabilecek birkaç tavsiyem var.


Doğru işi bulma tavsiyeleri


İdeal işinizi belirleyin ama şimdilik herkese anlatmayın.


Öncelikle en çok yapmayı sevdiğiniz şeyi ve en iyi neyi yaptığınızı düşünün. İşte burada uyum yakalamak için ortaya çıkan ihtiyaçlar ve “daha iyi bir iş bul” egzersizi büyük vakit kaybıdır. Bu işi almak için ihtiyacınız olan teknik becerileri ve teknik olmayan becerileri (sosyal beceriler), öncülük yaptığınız ve başarılı bir şekilde çalıştığınız takımların büyüklüğünü not edin. Birisi sizi işe almadan önce bu beceri boşluklarını doldurmanız gerek, o yüzden hemen başlayın. Belki de iienstitu.com veya başka bir online eğitim platformu size yardımcı olabilir.


Bir noktada belirlediğiniz işi yapmaya yetenekli olduğunuzu kanıtlamanız gerekecek. Ben adaylara her özelliklerini gerçek bir başarıyla kanıtlamalarını öneriyorum. İşte bu size bütün mülakat süresince rehberlik edecektir.


Yapmak istediğiniz işi yapan şirketler bulun.


LinkedIn’de sizin ilgi alanlarınıza en iyi uyum sağlayan işler aramaya başlayın ama HEMEN BAŞVURMAYIN! Bunları birer ihtimal olarak değerlendirin. Birçok şirket benzer işleri gruplandırmak için mikro-siteler veya kariyer merkezlerini kullanıyor. Bunları araştırmaya başlayın ve şirketlerin yaptığı işlerle ve yeni oluşan şirketlerdeki işlerin çeşitlerini tanımaya başlayın. Eğer şirketler alım yapıyorlarsa bu onların büyüdüğünün işaretidir, o yüzden buna da bakın.


Daha sonra bu şirketleri takip edin. LinkedIn’in adayları becerilerine ve şirketi ne kadar süredir takip ettiğine göre sıralandıran bir özelliği var. İşte bu yüzden bu sizin listenin başına geçmenize yardımcı olacak. Tabi eğer başvurursanız.


Fark edilmeye çalışın ve referans bulun.


Ama hemen başvurmayın.


Sizin, hedeflediğiniz şirketlerde çalışan insanların referansına ihtiyacınız var. Eğer bu becerilere sahipseniz, şirketi takip ediyorsanız, şirketten biri tarafından referans aldıysanız, listenin en başında olacaksınız. İşe alım uzmanları her zaman referans verilen adayları değerlendirirler. Bununla birlikte referans almadan önce bu çevre tavsiyesini sahiplenmeniz gerek:


Çevre yapmak sadece olabildiğince insanla tanışmak değildir. Sizin tanımadığınız insanlara önerebilecek insanlarla tanışmaktır.


Doğru bir şekilde mülakata alındığınızdan emin olun.


PowerPoint rehberliğinde mülakat ipuçlarına çalıştığınızdan emin olun. Ama önemli olan yönlendirici soruları sormaktır. Mülakatın başında mülakatçıdan işi tanımlamasını ve işin içerdiği zorlukları tarif etmesini isteyin. Daha sonra en kıyaslanabilir haliyle başardığınız bir şeyin örneğini vererek işi yapabileceğinizi kanıtlayın. Bütün özelliklerinizin ve ilgi alanlarınızın uyuştuğundan emin olmak için mülakatçıya başarı için o özelliğin önemli olup olmadığını sorun. Daha sonra ona sahip olduğunuzu anlatmak için bir başarınızı anlatın.


Birçok mülakatçı size gerçek işin ihtiyaçlarıyla alakası olmayan sorular soracak, bu yüzden bu daha net olan yaklaşım sizin doğru bir şekilde değerlendirildiğinizi gösterecektir.


İş hakkında pazarlık yapın, maaş hakkında değil.


Hayal gibi olan işin önemi beceri ve ilgi alanlarınıza daha iyi uyan işi yapmaktır. Bence bir kariyer adımı %30 parasal olmayan artış içermeli. Bu işin esnekliğinin, büyüklüğünün ve daha tatmin edici olan işlerin zengin bir kombinasyonudur. Eğer bir iş teklifi aldıysanız ve şartları tartışabilecek haldeyseniz o zaman paraya vurgu yapmaktansa iş üzerinde değişiklik yapmaya odaklanın. Bundan sadece işe alım uzmanı etkilenmez aynı zamanda sizin daha katılımcı ve üretken biri olduğunuzda ortaya çıkar.


Hayalinizdeki işi tasarlayın, bulun ve alın.


Harika işi elde etmek kolay değildir ama beş on yıl sonra ne olacağını merak etmekten daha iyidir. Yukarıdakiler gerçekten iyi bir iş bulmanın realist yoludur. Faydalanmanız dileğiyle.



Hayalimizdeki İşi Nasıl Bulabiliriz?

İş Arayanlar İçin Bir Günlük Plan

Büyük ihtimal bu yazının network ile alakalı olduğunu düşünüyorsunuz. Hayır değil, açıkçası network hakkında konuşmaktan yoruldum. Veya siz bu yazının işe alım uzmanlarının okumak için can attığı özgeçmişler hakkında olduğunu düşünüyorsunuz. Hayır. Bu yazı iş arayanların eve kapanıp bilgisayar başında iş aramalarına karşı oluşturulmuştur. Bilgisayar başında iş arayarak hiçbir yere varamayacağını göremeyen kişilere tavsiye niteliğindedir. Birçok kişi dışarı çıkıp ne yapacağını bilmeden eve hemen geri dönüyor ve ben dışarda neler yapabileceklerinden bahsedeceğim.


İş bulmak için tavsiye


Bazen öğrencilerim bazen arkadaşlarım iş bulmak için en iyi tavsiyen nedir diye soruyorlar.  En iyi tavsiye olarak evden çıkmak olduğunu söyleyebilirim. İşte bu kadar. Evden çıkın. Bu dünyayı çalkalayan bir tavsiye değil ama büyük ihtimal birçok insanın duyması gereken tavsiye.


Kaça kadar uyuyorsunuz?


Son zamanlarda iş arayan birçok arkadaşımın sabah 10 da kalktığını duydum. Evet! İş arayanların sabah 10’a kadar uyuduğunu duyuyorum. Ben bunu ergenlik çağımdan beri yapmadım.


Nereye gitmeliyim?


Size evden çıkın diyorum ve sizde soruyorsunuz! Nereye gitmeliyim? Size bir kere evden çıkmadan önce ne yapmanız gerektiği hakkında detaylı bir plan vermeden tavsiye veremem. Aşağıda bir günün örneği var. İş arama sürecinin başlangıcı.


Bir günlük iş arama aktivitesi.


  1. Sabah 6’da kalkın ve az şekerli ya da şekersiz kahve için (Karatay hoca şekersiz için diyor). Spor kıyafetlerinizi ve yeni spor ayakkabılarınızı giyin. Evi 30 dakikalığına yürüyüş için terk edin. Küçük adımlarla başlayın.

  2. Yürüyüşten döndüğünüzde bulaşıkları yıkayın ki bunu fiziksel ve zihinsel olarak canlandırıcı bulacaksınız. Kahvaltı isteğe bağlı. Evi 8’de terk edin. Ama öğle yemeği için yaptığınız tostu unutmayın.

  3. Kütüphaneye gidin ve saatinizdeki zamanlayıcıyı bir saat ilerisine kurun. Rahat bir sandalyede oturun ve o gün için yapılacaklar listenizi yazın. Bu dördüncü adım ile birlikte aktiviteleri de içerecek. Listenizi bitirdikten sonra en yakın bilgisayara gidin ve LinkedIn’a giriş yapın. Ve şunu statünüze yazın “Bugün iş arayışımın ilk günü. Başarıya ulaşmayı dört gözle bekliyorum. Eğer benimleyseniz bu iletiyi beğenin.” Bağlantılarınızdan ve “bir şey duyarsam söylerim” bağlantılarınızdan beğeni toplayacaksınız.

  1. Özgeçmiş yazmak ile alakalı bir seminere katılmak için en yakın kariyer merkezine gidin. İşe alım uzmanlarının bile sevdiği özgeçmişler yazmak konuşmasını dinlerken yanınızdaki insana sessizce ne işle ilgilendiğini sorun.

  1. Bank bulabileceğiniz bir parka gidin. Öğle yemeğinizi yiyin, yerken manzarayı seyredin. Bir dahaki yere kadar orada yarım saat boyunca oturun. Aslında farkındasınız ki o endişeli hallerinizden eser yok ve üretkensiniz. Üretkenlik bulmanız iyi bir şeydir.

Eşinize şu mesajı atın: iş arayışımdaki ilk günüm iyi gidiyor. Üretken hissediyorum. Bu akşam yemekler benden. 🙂


  1. Network gruplarının toplandığı bir yere gidin. Bu üniversite grubu olabilir ya da sektör derneği olabilir. Kendinizi hangisine yakın hissediyorsanız ona gidin. Misafir konuşmacıyı dinleyin. Not edin ki insanlar onun gözlerinin içine bakmadığında bu hiç hoşuna gitmiyor. Söylediklerinin çoğu bilindik şeyler olsa bile bildiğiniz şeyleri hatırlamak önemlidir.

  2. Saat 4’te Starbucks’a gidin ve bir kahve alın, daha sonra rahat bir sandalye bulun. Bilgisayarınızı prize takın ve tercih ettiğiniz işi arayın.

Pazarlama uzmanı için 10 iş ilanı, finans sektörü için üç iş ilanı var. Ayrıca 15 ilanda muhasebeci arıyor. Bu sizin için ve yeni bağlantınız için mülakat seminerindeki buluşmanızda harika bir işgücü pazarı bilgisi olacaktır.


  1. Saat 5’te yapılacak listenize bakın ve günün %80 yapılacaklar listesini tamamladığınız için kendinizi tebrik edin. Ne yapabileceğiniz hakkında biraz iyimserdiniz bunda problem yok, yarın kaldığınız yerden devam edersiniz.

Eşinize mesaj atın ve ona mangalda et pişirmek için eve doğru geldiğinizi söyleyin. Bugün iyi bir gündü.


  1. Eşiniz sizden perdeleri takmanızı ve odada değişiklik yapacağı için yardım istediğinde ondan özür dileyin ve iş aradığınızı ve öyle şeyler yapacak vaktinizin olmadığını söyleyin. Bununla birlikte istediği şeyleri hafta sonu halledersiniz.

Yarın evden çıkmak için başka bir gün. Hangi aktiviteleri yapmak istediğiniz size kalmış. Büyük ihtimal kariyer merkezinde tanıştığınız insanlarla iletişimde kalmak, şirket listesi yaratmak, özgeçmişi yenilemek için saatler harcamak ve başka bir network grubuna katılmak… herhangi biri olabilir. İhtimaller sonsuz. Önemli olan evden çıkmanız.



İş Arayanlar İçin Bir Günlük Plan

3 Eylül 2016 Cumartesi

İletişimde Can Alıcı Noktalar

İletişim tekniklerini kullanırken göz önünde bulundurulması gereken can alıcı nokta göz temasıdır. Gözler kalbin aynası, sözler ise imzasıdır. Konuştuğunuz ya da ikna etmeniz gereken hangi konu olursa olsun dinleyen kişi ile göz temasını kopartmamak ikna etmenin %50’sini oluşturur.


İletişim Tekniklerinde, sözcükleri kullanırken betimleme yapılması halinde dinleyen (alıcı) konuyu daha iyi kavrayacak ve kafasındaki resim daha iyi oturacaktır.


İletişim Tekniklerinde can alıcı noktaların bir diğeri ise Beden dilidir. İletişimin %70’ini oluşturur. İlk karşılaşma anından itibaren ilk 3 saniye karşınızdaki kişi (alıcı) için ve ön güven sağlanması nedeniyle çok önemlidir. Karşılaşma anından sonra tanışma ve tokalaşma aslında ikna kabiliyetinde kimin zafer ile çıkacağının anahtarıdır.


Bir satış danışmanı tokalaşma esnasında müşterisinin elini güven hissi ile sıkar ve kendi eli üzerinde olmak üzere hafif yatırdığı takdirde aslında müşterisine mesajı vermiş ve bu satışın olacağının ilk sinyallerini iletmiştir. Müşteri ise tokalaştıktan sonra sol eli ile satış danışmanın hafif omuzuna dost  eli ile hafif vurursa  bu satışı zorlayacağı aslında kolay ikna olmayan birisi olduğu mesajını verecektir.


İletişim tekniklerinde  bir önceki yazım da bir iletişim denkleminden bahsetmiştim.


GÖNDEREN → MESAJ → ALICI → GERİ BİLDİRİM


İşte bu denklemin içerisinde de mesaj aslında alıcıya gönderen tarafından daha görüşme başlamadan önce verilmiştir. Artık gelişme kısmında konu netleşecek ve geri bildirim alıcı yani müşteri tarafından göndericiye yani Satış danışmanına verilecektir. İletişim tekniklerinde en çok kullanılması gereken yer geri bildirim kısmıdır. Çünkü burada anlatılanlardan müşteri konuyu kendi hafıza süzgecinden geçirecek ve birçok sorular oluşturacaktır. Bu anlamda mesaj alıcı ya verilirken kısa net güvenilir sözcükler kullanılmalı müşterinin mesaj sırasında soru sormasına izin verilmelidir. Her zaman soru cevap ile gelişen görüşmeler daha sağlıklı sonuçlanmaktadır. Unutulmaması gereken nokta, beden dilinin etkin kullanılmasıdır. Eğer konu anlatılırken müşteri kollarını bağlar ve göz temasını da sizden kaçırmaya başlar ise ya konu ilgini yitirmeye başlamıştır ya da ciddi sorular hafızasına yerleşmiştir. Ters giden onun anlayışına uymayan noktalar ortaya çıkmıştır. Bu durumda satış danışmanı konuyu anlatmayı yarım bırakıp sormak istediği bir soru var mı? diye müşteriyi yönlendirmesi halinde müşteri kendisini rahat hissedecek ve aklına takılan soruyu sorarak rahatlayacaktır.


İletişim Tekniklerinde can alıcı en önemli noktalardan birisi de satış danışmanı, güler yüzlü ve pozitif enerjisini canlı ve heyecanlı  tutmasıdır. Öncelikle satış yaptığı ürüne güvenmesidir. Unutmayalım insanlar ancak inandıkları bir konuyu sahiplenerek karşıya aktarabilir.



İletişimde Can Alıcı Noktalar

2 Eylül 2016 Cuma

Başarılı Bir Stratejik Yönetim İçin İpuçları

Stratejik yönetim şirketin sahipleri adına üst yönetim tarafından belirlenmiş organizasyonel amaç ve girişimlerin formülü ve uygulanması olarak tanımlanır. Stratejik yönetim şirketin faaliyetlerine, kaynaklarına, organizasyonun rekabet içinde bulunduğu iç ve dış çevrelere bağlı olarak planlanır. Bu stratejik yönetimi işiniz için kritik bir öge haline getirir. İşin dışında ve içinde neler olduğuna dair organizasyonel amaçların altınız çizer ve oluşturur. İş çevrenizi tamamen analiz etmek zor olabilir ama SWOT analizinizi (güçlü yanlar, zayıf yanlar, fırsatlar ve tehditler) yürütmeyi ve güncellemeyi unutmayın. Bir PEST analizi (politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik) bir işin farklı bir bağlamda dış çevreyi incelemesine izin verir ve aynı zamanda herhangi bir iş modeli için kullanışlıdır. SWOT analizinde olduğu gibi; ve genel olarak SWOT analizinin bir eklentisi olarak uygulanır.


Stratejik yönetim, işyerinde çalışan herkes belirlenen amaçları ve hedefleri, kendilerinin hangi noktada olduklarını anladığında en iyi şekilde uygulanır. Başarılı stratejik yönetimin beş seviyesi amaç belirleme, analiz, strateji formülü, strateji uygulaması ve değerlendirmesidir.


Stratejik yönetim için 5 adım.


Amaç Belirleme


İşiniz için amaçlar ve hedefler belirlemek işinizi ileriye taşımak için esastır. Aynı zamanda çalışanların başarılı olabilmek için paylaştıkları bir vizyon görevi de görür. Amaç belirlemek bu amaçlara nasıl ulaşılacağına ve organizasyondaki her çalışanın ne yapacağına dair detaylı bilgi vermek zorundadır. Bu her insana başarabilecekleri bir görev vermekle kalmayıp aynı zamanda iş içinde sıkı çalışmak için esas bir motive edici olarak da görev alır. İş için hedef belirlemek her zaman AKILLICA olmalıdır, bu da spesifik, ölçülü, başarılabilir, realist ve zamana dayalı olmak demektir. Son olarak amaçları belirledikten sonra çalışanlar dahil paydaşların isteklerinin altının çizildiği bir görev bildirimi yazmak gerekir.


Analiz


Analiz bir sonraki iki aşamanın başarısına karar verdiği için stratejik yönetimin anahtar bir bileşenidir. Analiz aşaması amaçlara ve hedeflere ulaşmak için olabildiğince veri ve bilgi toplamak ile alakalıdır. Bu işin sürdürülebilirliğine, stratejik kullanımına ve işin büyümesine yardım edecek girişimleri tanımlama ve ölçmeye odaklanmalıdır. Analiz işin karşılaşacağı iç ve dış güçlü ve zayıf yanları, fırsatları ve tehditleri incelemelidir.


Strateji formülü


Strateji üretmenin ilk adımı verilen veri ve bilgiyi bilinçli bir karar çıkarmak için analiz etmektir. Aynı zamanda işin hangi kaynakları içerdiğini ve organizasyonel amaçları tamamlamak için hangi dış kaynaklara ihtiyaç duyulduğuna karar vermelisiniz. Strateji formülü aynı zamanda şirketin gelecekte karşılaşabileceği öncelik verme meselelerini de içerir. Bir kere öncelik verildiğinde daha sonra organizasyonel hedeflere ulaşmak için stratejilerinizi üretmeye başlayabilirsiniz. İş dünyasının doğası çok akışkandır, ben olsam beklenmedik durum planları yaratırdım veya ilk stratejinin başarısız olması durumunda kullanılabilecek bir Plan B.


Strateji Uygulaması


Uygulama, planları eyleme dökmek demektir. Uygulama aşamasında kapsamlı bir şekilde konuşmak zordur çünkü tamamen önceki aşamalara dayanmaktadır. Bununla birlikte eğer önceki aşamalar başarılı bir şekilde yürütüldüyse o zaman başarılı bir uygulama için her şeyin yolunda olduğuna şüphe yoktur. İşin içindeki herkesin organizasyonel amaçlara ulaşmak adına görev ve sorumluluklarını anladığından emin olun. Aynı zamanda ek bir finansın da kullanım için hazır olduğundan emin olun.


Değerlendirme


Değerlendirme bir grup standart tarafından yönetilen kriterleri kullanarak öznenin değerinin, yararının ve öneminin sistematik belirlemesi olarak tanımlanır. Bu durumda strateji değerlendirmesi çalışanların performans değerlendirmelerini, iç ve dış meselelerin düzenli incelemesini ve gerekliyse stratejide değişiklikler yapmayı gerektirir. Öncelikle başarılı bir stratejik değerlendirme için ölçülen şeyin limitlerinin altını çizin. Bu limitler amaç belirleme aşamasında gösterilenleri yansıtmalı. Bu gerçek veya tahmin edilen sonuçları veya stratejik plan dahilindeki bilgiyi ölçerek gerçekleştirebilir. Bu çevreler devamlı bir şekilde geliştiği için; işinizi etkileyecek pozitif veya negatif açıları kapsama almak veya elemek adına stratejinizde düzeltici değişiklikler yapın. Bu sürecin sonunda elde edilen bilgi gelecek stratejileri geliştirmede hayati önem taşıyabilir bu yüzden saklamayı unutmayın!



Başarılı Bir Stratejik Yönetim İçin İpuçları